Hi-Fi Sistemler, Nereden ve Nasıl Başlamalıyım.

Müzik, birçoğumuzun hayatındadır. İhtiyaç mıdır? Nefes almak gibi, beslenmek gibi, olmazsa olmaz değildir belki ama insan üzerindeki psikolojik etkileri yadsınamaz sanırım, ve evet bir çoğumuzun eğlenmek için, kafa dağıtmak için hatta hüzünlenmek için kullandığı bir araçtır ve ihtiyaçtır. İnsanı coşturup halay da çektirir, hüzün getirip rakı da içirtir. Toplumsal olarak baktığımızda, dünyanın her yerinde, eğlencelerin, partilerin, düğünlerin, davetlerin olmazsa olmaz bir parçasıdır müzik. Bireysel anlamda da, duygularımızla yüzleştiğimiz anlardır. Kimisi bir radyo veya bir mp3 çalarla mutlu mesut müziğini dinler ve bu yöntem kafi gelir, kimisi de özellikle evinde müzik dinlemeyi seviyorsa, bunu kendi düşünce ve imkanları doğrultusunda kuracağı bir müzik sistemiyle yapmak ister.

Burada tamamen tercihler sözkonusu olduğundan, müzik dinlemek için kullanılan cihaz tercihi sorgulanmamalıdır. Her kim müzik dinlemek istiyorsa, arzu ettiği şekilde, mutlu olduğu şekilde dinlemelidir. Dinlenen müzikten keyif alındığı ve bundan mutlu olunduğu müddetçe de, ister 100$’lık ister 10.000$’lık cihazlar kullanılsın hiç mi hiç farketmez. Her zaman savunduğum ve hep arkasında duracağım basit bir savım vardır.

“Kullandığınız cihazla(rla) dinlediğiniz müzik, daha iyisini duymadığınız müddetçe sizin için her zaman en iyisidir.”

Bunu irdelemenin anlamı da yoktur, çünkü her zaman daha iyisi olacaktır. Ama duyana kadar, ya da farkedene kadar, hatta bunu isteyene kadar. O yüzden ister tavsiye olarak görün ister yalnızca yorumum olarak alın, siz siz olun “en iyi” arayışına girmeyin. Yalnızca mevcudu iyileştirmeye bakın, adım adım, yavaş yavaş, sindire sindire, herbir değişikliğin getirdiği +1 tık'ın farkına vararak.

Şimdi, Yazımızın konusuna gelirsek. Müzik sistemi denilen şey nedir? Nelerden oluşur? Nasıl bir yol izlenmeli? gibi sorulara, ve özellikle vurgulamak isterim tamamen kendi fikirlerimden yola çıkarak, kısaca değinmek istiyorum;

Çok basit tarifiyle stereo müzik sistemi, stereo (sağ ve sol olarak, iki kanallı) bir kaydı duyabilmemiz için oluşturulan bileşenler bütünüdür. Bu bileşenler de,

-          Kaynak (kasetçalar, CD Çalar gibi)
-          Amplifikatör (ampli, amfi, anfi, yükselteç olarak da geçer)
-          Hoparlör (raf veya kule tipi)
-          Ve bu bileşenleri birbirine bağlayacak kablolardan oluşmaktadır.

Kaynak; kaydı okumaya yaramaktadır. Mesela bir CD Çalar, CD’de kaydedilmiş verileri optik gözüyle okur. Bir kasetçalar kaset bandına kaydedilmiş verileri manyetik kafasıyla okur. Bu kaynaklar ses üretmezler. Veriyi okuyup kablolar vasıtasıyla ampliye aktarırlar.


Cambridge Audio Azur-640c CD Çalar




Technics RS631 Kaset Çalar




Amplifikatör; tam tercümesi aslında yükselteç. Adından da anlaşılacağı gibi kaynaktan gelen veriyi duyabileceğimiz frekansa yükseltmeye yarıyor. Amplilerin aslında 3 görevi vardır. Gelen veriyi almak, duyabileceğimiz seviyeye yükseltmek ve bunu hoparlörlere göndermek. Ampliler bu 3 görevi entegre tek bir cihazla da yapabilir, ayrışık iki cihazla da yapabilir. Şöyle ki,

Ayrışık olarak baktığımızda. Bu cihazlar Preampli (önyükselteç) ve power ampli (güç yükselteci) olarak iki cihazdan oluşur. Yukarıda bahsettiğim gibi amplinin ilk görevi gelen veriyi almak. Burada bu görevi preampli yapar. Kasetçalarınızı, CDçalarınızı, yani kaynağınızı kablolar vasıtasıyla preampliye bağlarsınız. Preampli, kaynaktan gelen veriyi alır ve yine kablo vasıtasıyla uygun şekilde power ampliye aktarır. Power ampli de gelen veriyi donanımsal özelliklerine göre yükseltir ve hoparlör kablosu üzerinden hoparlörlere aktarır. Tüm kaynak girişleri pre'de, hoparlör çıkışları da power amplidedir.

Technics SU-A909S Pre + Power Ampli



Tümleşik olarak baktığımızda ise, bu tip amplilere entegre ampli olarak karşımıza çıkarlar. Bir önceki paragrafta bahsettiğim tüm işlemler tek bir cihazda toplanmış olan amplide yapılır. Tüm giriş ve çıkışlar bu tek cihazdadır.



Creek Destiny 2 Entegre Ampli



Aslında ampli konusu dallanıp budaklanır. Çok detaya girmeden ve kafa karıştırmadan basitçe tarif etmeye çalışayım.

Yukarıda bahsettiğim Pre+Power ve Entegre ampliler, hem transistorlu hem lambalı bulunabilir. Genelde çoğumuzun kullandığı ya da bildiği, gördüğü transistorludur. Lambalılar da hemen kendini belli eder, kasaların üzerinden lambalar görünmektedir. Farkı nedir hangisi daha iyidir gibi ayrımlara girmeyeceğim. Lambalı kullanmadığım için bir yorumda da bulunamayacağım. Ama görsel olarak insanın bakmaya doyamadığı cihazlardır kanımca.




Melody ASTRO BLACK 50 Entegre Ampli




Bir de, Pre+Power amplilerin güç katları, sağ ve sol olarak ayrı ayrı dizayn edilebilir. Böylece sağ ve sol hoparlörlere gönderilecek ses ayrı ayrı, bağımsız, birbirini etkilemeden yükseltilip gönderilmektedir.

Melody pre PURE BLACK 101 Pre Ampli

Melody Power PURE BLACK 88 Power Ampli


Hoparlör; kaynaktan alınan verinin amplide yükseltildikten sonra, sese dönüşüp bize ulaşmasını sağlayan son (uç) birim aslında. Burada karşımıza 2 tip hoparlör çıkıyor. Birincisi kule tipi tabir ettiğimiz, yerden yükselen ve insan boyuna ulaşabilen hatta aşabilen hoparlörlerdir. İkincisi ise raf tipi denilen, duvara monte edilebilen, rafa konabilen ebatlarda ya da hoparlör ayakları ile yerden yükseltilebilen hoparlörlerdir.

Epos_Elan 10 Raf Tipi


 
Proac D2 Raf Tipi


     
Epos Elan30 Kule Tipi



Proac Response D18 Kule Tipi



Hoparlörler, bu ayrımın dışında da ikiye ayrılabiliyor.

Pasif Hoparlör yukarıda bahsettiğim kaynak-ampli-hoparlör üçlemesinde kullanılan hoparlörlerdir.

Aktif hoparlör ise amplisi içinde bulunan hoparlördür. Bu hoparlör kullanıldığında yalnızca kaynak yeterli olmaktadır. Ampli sağ veya sol hoparlörlerin birinde bulunmaktadır. Örneğin, bir CD dinlemek için CD çalar bağlantısını bu hoparlöre yapmak kafidir.




Audioengine A5+ Aktif Hoparlör

Kablolar; işte kafaları en çok karıştıran ve evde hanımları en çok sinir eden kısım.
Kabloları 3 gruba ayırabiliriz.

Güç kabloları
Ara bağlantı kabloları
Hoparlör kabloları

Aslında işin özünde bilmemiz gereken en temel bilgi şudur. Baştan sona, yani bir CD’yi kaynağa yerleştirip de o sesi duyabileceğimiz hale gelebilene kadarki süreçte kullanılan enerji elektriktir. Tüm bu süreç eletriksel akımlarla gerçekleştiği için, elektrik ne kadar temizse, dış etkenlerden (havada bulunan diğer frekanslardan vb.) ne kadar az etkilenirlerse, akımlar ne kadar düzgün, tek yönlü ve homojen aktarılırsa sesin kalitesi ya da "temiz"liği o kadar iyi olur. Firmalar "ideal" sese ulaşabilmek adına cihaz tasarımlarına ve kullanılan malzemelere, AR-GE’ye çok para harcamaktadır. Optimum temiz sese ulaşabilmek için firmaların harcadığı paralar da haliyle cihazların satış fiyatlarına yansımaktadır. Bu hedef cihazlar için ne kadar geçerliyse, kablolar için de o kadar geçerlidir. Çünkü aldığımız cihazlar bağımsız olarak bu kriterler göz önünde tutularak üretilmiş cihazlar olsalar dahi, bunları birbirine bağladığımız kabloların kalitesi de  önemli bir etkendir. Elzem midir? Çok yüksek sınıf cihazlar alındığında evet. Ama başlangıç seviyesi tabir edilen cihazlar ile bu işe giriyorsanız bana kalırsa ilk etapta kabloya fahiş paralar ödemenin hiç gereği yok. Aksine, tüm cihazların ve kabloların uyum içerisinde aynı seviyede olması daha iyi sonuç verecektir.

Bu yazımda pikap konusuna hiç değinmedim. Pikap alemini başka bir yayına saklıyorum. Ama bileşen olarak düşündüğümüzde gereklilikler nelerdir diye sorduğumuzda, kısaca şunu söyleyebiliriz.

Pikap da bir kaynaktır. Pikap dinleyebilmek için de, diğer kaynaklar gibi bir ampliye gerek duyulur. Ancak pikabın ayrı bir durumu sözkonusudur. Pikabın elektriksel olarak aktardığı ses sinyalleri, diğer kaynaklar gibi değildir, daha düşüktür. O yüzden de bir pikabı, bir CD çaları ya da bir kasetçaları bağladığımız, ya da bazı amplilerde bulunan AUX ve/veya LINE1, LINE2 gibi girişlere bağlayamayız. Pikap daha kuvvetli bir yükseltece ihtiyaç duyar. Hatta pikaplarda kullanılan kafa/iğne tipine göre de (MM, MC, MI) durum değişmektedir. İğnesi üzerinde bir pikap satın alıyorsanız genelde bu kafa MM’dir. Bazı ampli girişlerinde pikap girişi ayrıca vardır. PHONO olarak adlandırılmıştır. Bu giriş genelde MM kafalar için tasarlanmış girişlerdir. Bu durumda MM kafası olan pikabı bu girişlere bağlamamız yeterlidir. Ama eğer amplide PHONO girişi yoksa, bu durumda pikap için ayrı bir önyükselteç (ya da pikap/phono katı olarak da tabir edilir) alınması gerekmektedir. Pikabı bu pikap katına, pikap katını da amplinin boş bir LINE’ına veya AUX girişine, hiçbiri yoksa TAPE girişine bağlamanız gerekir. Önyükselteci kendi içinde olan pikaplar da vardır. Bu durumda ne amplide PHONO girişine ne de ayrı bir önyükseltece ihtiyaç vardır. Pikapı doğrudan amplinin LINE, AUX ya da TAPE girişlerine bağlamanız yeterlidir.

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Tabii tamamiyle kendi görüşümdür, tavsiye olarak aktarmak isterim. Bir sistem alma arzusundaysanız önce araştırın, sorun ve en önemlisi dinleyin öyle karar verin. Kesinlikle dinlemeden karar vermeyin. Her cihazın özelliği, karakteri farklıdır. Mutlaka ve mutlaka dinleyin. Birisinin, bu iyidir düşüncesinin arkasından gitmeyin. Tavsiye alın elbet ama test edin. Bana göre iyi olan size göre iyi olmayabilir. "İyi" çok göreceli bir kavramdır. Test ettiğiniz cihazdan memnun kalıp kalmadığınızın cevabını kulağınız ve aldığınız tatmin duygusu verecektir. Cihaz seçerken, güçleri önemlidir, dolayısıyla dinleyeceğiniz alan da önemlidir. Evinizde dinleti yapacağınız mekanı ölçün, odanın büyüklüğü, dinleme mesafesi, cihazları koyacağınız alanı vs. Tüm bunların duyacağınız sese doğrudan etkisi vardır.

İşte bu dünya böyle bir dünya. Adımınızı attınız mı, çıkamazsınız. Çok keyiflidir, bir o kadar da hassastır, dikkatli olunmalıdır.

Yukarıda en basit şekilde Hi-Fi dünyasının kıyısından birkaç temel bilgi aktarmaya çalıştım. Umarım bu aleme yabancı olan ama girmek isteyen arkadaşlara biraz faydam dokunmuştur.

Hadi bir son cümle daha söyleyeyim;

Müzik dinleyin, sistemi değil!

Hiç yorum yok: